22 Kasım 2013 Cuma

Sayfalarımızın tanıtımını TV'den de izleyebilirsiniz.

       TRT TV kanalı, Beşiktaş BİLSEM'de yaptığımız çalışmalarla ilgili çekimler yapmıştı. Bu çekimler 14 Kasım'dan beri her akşam TRTÇocuk'ta "Haberin Olsun" programı içerisinde bölüm bölüm yayımlanmakta. 


        Yayımlanmış 3 bölümü aşağıdaki bağlantı adreslerinden izleyebilirsiniz (Acelesi olanlar "blog yazarları" bölümü için programın hemen 11. dakikasına gelip bu dakikadan itibaren Bilsemli arkadaşlarımızın çalışmalarını izleyebilirler.) Bölümlerden biri arkadaşlarımız Ceren Çatkın, Beyzanur Kaya, Selin Özay, Alptigin Baytek ve Emin Kotan'ın bloğumuzun çalışmaları ile ilgili hazırladığı bir program; biri Türkiye'de ilk kez gerçekleşen Medya ve Çocuk Kongresine delege arkadaşlarımızın çalışmaları ve arkadaşımız Alperen Nergiz'in belgesel çekimi çalışmaları ile ilgili, diğeri ise internetin doğru kullanımı ile ilgili arkadaşlarımız Berke Yüce, Ekinsu Eminağaoğulları ve İbrahim Genç'in hazırladığı bir program. 



Blog yazarı arkadaşlarımız.

Arkadaşlarımız Ulaş Mısırlıoğlu, Emeksu Yaray, Ece Kahraman ve Ramazan Bayram'ın delegesi olduğu Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi çalışmaları ile Alperen'in Belgesel çekimi:

Arkadaşlarımızın "internetin doğru ve etkili kullanımı" ile ilgili çalışması :
        Haberin Olsun programı her akşam 20.30-21.00 saatleri arasında TRTÇocuk'ta. 
        İyi seyirler diliyoruz. 





5 Kasım 2013 Salı

AĞACIN GÖVDESİNDEN PLAK YAPILSA AĞACIN SESİ DUYULABİLİR Mİ?


           Ağaç gövdesinden bir plak yapsanız, ağacın sesini duyar mısınız?

 
         Bartholomäus Traubeck adlı bir araştırmacı ağaçların gövdesinde bulunan yaş halkaları, ses dalgalarına dönüştürmüş. Nasıl mı?          Traubeck, playstation’ın içerisine yerleştirilen diskleri okumak için kullandığı göz ile plakçalarınkine benzer bir sistem kurmuş. Ardından ağaç gövdesinden bir ‘plak’ yapmış. Sistem ağaçların gücünü, büyüklüğünü ve yaşını tespit etmek için kullanılan yaş halkalarını sese dönüştürüyor ve ortaya hemen aşağıdaki bağlantı adresinden dinleyebileceğiniz oldukça duygusal bir piyano bestesi çıkıyor.        Tabi, düşünceli, doğaya karşı duyarlı insanlar, bu plağa gerek kalmadan da sesini duyabilir ağaçların, onların da bir canlı olduğunu unutmaz.  
        İşte ağacın sesi:
http://www.hafifmuzik.org/haber/agaclarin-bu-kadar-duygusal-oldugunu-bilmezdik/

1 Kasım 2013 Cuma

TRT ÇOCUK ÇEKİMİ


29 Ekim Cumhuriyet Bayramında TRT Ekibiyle birlikte internetin düzgün kullanımıyla ilgili bir çekim yaptık. İstanbul'un farklı yerlerinde dolaştık ve çekimlerimizi yaptık. Çok eğlenceli geçti. En önemlisiyse çocuklara internetin düzgün kullanımıyla ilgili bilgi vermekti. Hem bizim için bir ders oldu, hemde çocuklara bilgi vermiş olduk. Çekimimiz 14-15 Kasım'da TRT Çocuk'ta yayınlanacak. Sözlerimden bilgi vermeyeceğim, neler olduğunu öğrenmek istiyorsanız çekimimizi izleyin.


İBRAHİM GENÇ
BEŞİKTAŞ BİLSEM

28 Ekim 2013 Pazartesi

Projemiz


Yaptığımız projede görme engellileri düşündük. Onların duyu organlarını öğrenebilmesi için bir yüz hazırladık. Bu yüzde duyu organlarını kabartmalı olarak yaptık ki dokunduklarında şeklinden hangi organ olduğunu anlasınlar. Ayrıca projemize duyu organlarıyla ilgili bir ses kaydı yaptık. Ayrıca duyu organlarının üzerine led koyarak dokunup bastırınca yanan bir sistem yapmış olduk. Projemizi ben ve arkadaşım Hacer'le yaptık.

                                     
                                               
                                                                DÖ2 GRUBU  


İBRAHİM GENÇ
BEŞİKTAŞ BİLSEM

BAYRAK

Bu ne, dedi çocuk,
Bayrak, dedi babası,
Görüyorum onu her gün, dedi çocuk
kanat açmış uçuyor,
23 Nisan’da, 19 Mayıs’ta 30 Ağustos’ta şahlanıyor.
En güzel günü, bayrağımın
29 Ekim.
O gün tüm yurdumuzu
bir kez daha kucaklıyor.
Doğru söyledin, dedi babası
bu yurt bizim,
bu bayrak bizim simgemiz.

O gece uyurken çocuk
bayrak geldi sardı onu.
Çocuk bayrağı kucakladı,
uyudular sıcacık.
Sabahın aydınlığına
birlikte uyandılar.

               Bilgin ADALI

"Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun, üstün liderimiz M. K. Atatürk'e bir kez daha içten teşekkürlerimiz, saygı ve sevgilerimizle... Cumhuriyet bize emanettir. "     
                                                                        Beşiktaş Bilsem öğrencileri :)

         


8 Ekim 2013 Salı

HAYVANLARI KORUYALIM

Bu yazımda iyi bir konuya değinmek istedim:Hayvanlar. Bence hayvanları korumak için daha fazla çaba verilmeli. Onları korumak için her şey yapılmalı. Bu dünya bizim kadar hayvanlara da ait. Bu yüzden onları korumalı, sevmeli ve ilgi göstermeliyiz. En azından kapının önüne bir tas su veya artan bir yiyecek koyabiliriz. Böylece biraz olsa da onlara iyilik yapmış oluruz. 
Özellikle onların korunması için elimizden geleni yapmalı, onları sevmeliyiz. Onlara zarar vermemeli, verenleri uyarmalıyız. Bu dünya bütün canlıların. Bu yüzden onlara yaşamımızda bir yer vermeliyiz. Onları dışarı atmamalıyız. Özellikle bilinçsizce avlanan insanlar uyarılmalı.
Soyu tükenme tehlikesi olan hayvanlar var. Bu hayvanlara çok dikkat edilmeli. Unutmayalım, bu dünyada bütün canlılara yetecek yer var. 

İşte bir şiir:

Tekir kedi acıkmış,
Bir ağaca tırmanmış,
Avını düşünerek,
Beklemeye başlamış.

Biraz sonra kuş gelmiş,
Kediye "cik, cik" demiş,
Tekir ona acımış, 
Minik kuşu yememiş 
İbrahim GENÇ
Beşiktaş BİLSEM


BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?


  • Bir kilo limonda, bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
  • Sadece erkek kanaryalar öter.
  • İnsana yemek için saldıran tek hayvan ayıdır.
  • Pirhanalar üç ısırışta insan elini bileğinden koparabilir.
  • Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunur.
  • Gözlerimiz açıkken hapşırmamız imkansızdır.
  • Bir filin hortumu yaklaşık 40 bin kastan oluşur.
İbrahim GENÇ
Beşiktaş BİLSEM

1 Ekim 2013 Salı

ŞİİRLERLE YAŞAMAK


“Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde daha çok hata yapardım.
…....
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok gün doğumunu  izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim birçok yere giderdim.
…….
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar…
…….
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer…”

        Borges, “Anlar” şiiriyle gerçek bir “henüz hayattayken yapılması gerekenler” listesi sunduktan sonra bizlere, şu sarsıcı kelimelerle bitirir şiirini:

 “Ama işte 85'imdeyim ve biliyorum:
  ÖLÜYORUM...”

        Ayaklarımızın önüne “orada olduğunu hep bildiğimiz; lakin –işlerimizden dolayı- bir türlü gidemediğimiz” bir dünyaya giden yolları çizmekle kalmayıp bir de elimizden tuttuğu gibi bizi dağlarda, kırlarda dolaştıran, nehirlerde yüzdüren, güneşin doğuşuyla buluşturup doğanın her gün yeniden canlanışını izlerken yaşadığımızı hissettiren bu şiirin son dizesi bizi sarsıcı bir gerçekle rüyadan uyandırır. Kalakalırız son kelimenin ciddiyetiyle… Sonra bir telaş belki ve ardından hâlâ yaşıyor olmanın, “yeniden başlayabilme” imkânına sahip olmanın mutluluğu rahatlatır içimizi ve belki bu rahatlamanın ardından kronik “erteleme” hastalığımız sarar benliğimizi. Bunu bilen başka bir şairin* dizeleri bakın nasıl seslenir yüreğimize:

“Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına;
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

      İşte bu yüzden saatlerimizi hep sonraki günlere kurmadan, ömrümüzü sarıp sarmalayıp “sonra kullanmak üzere” bir sandığa koymadan:

 “İnsan balıklama dalmalı içine hayatın / Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına…”

      Ne de olsa:

 “Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya”

      O zaman “bizi rüyadan uyandıracak, “kalakaldıracak”  diye korkacağımız  “ciddi son”lar da hiç olmayacak.

     Hemen başlamak için yaşamaya, bir başka şairimizin** sesine kulak verelim:

“Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin. Oh! Ne güzel yine uyandım, diye sevin.
Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,
Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin…
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla;,
Oh! Şöyle bir hafifle,
Bir güzel kahve ısmarla kendine,
Seni mutlu eden sesi duymak için "alo" de
Hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa,
Çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra, şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
Sen çok darda iken kimler seni ferahlattı,
Hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? 
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor.
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,
Yüzünde güller açtıracak.
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun...
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun.
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden âlâ misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,
Vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyfe keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
Eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının...
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun...
Arkadaşım,
Hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illaki sağlık olsun!”

     Bunun üzerine söze var mı gerek,  bunları okumakla kalmayıp uygulamak gerek!..  J

*Ataol Behramoğlu:“Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var”

** Can Yücel

28 Eylül 2013 Cumartesi

Bilsemli Beyzanur'un deneyleri



Aşağıdaki linkten web sayfama ulaşabilirsiniz. Sizinle burada yaptığım deneyleri paylaşacağım.
 



Deneyin adı: Kendinden Şişen Balon
 Malzemeler:   sirke, karbonot, balon, şişe

       
Deneyin adı: Dans Eden Üzümler    
Malzemeler:  kuru üzüm, bardak, maden suyu
http://www.youtube.com/watch?v=y8I6Kz_Id7I&feature=youtu.be                    


Deneyin adı: Islanmayan Mendil  
Malzemeler:  bardak, mendil, geniş bir kap, su


Deneyin adı: Patlama Deneyi  
Malzemeler:  bulaşık deterjanı, sirke, karbonat, gıda boyası, bardak

ÖNEMLİ NOT: Lütfen deneyleri yapmadan önce güvenlik önlemlerinizi alınız. Bol eğlenceli keşifler dilerim

                                                                                                                Beyzanur KAYA
                                                                                                               Beşiktaş BİLSEM

YABANCI DİLLERE TÜRKÇEDEN GEÇEN SÖZCÜKLER



Macarcaya: pite (pide), pasztormany (pastırma), joghurt (yoğurt)…
Bulgarcaya: bardak, basma, duman, atmaca, kazma, çekiç…
İtalyancaya: firmano (ferman), beglierbei (beylerbeyi), giannizzero (yeniçeri)…
Fransızcaya: beghlerbeghi  (beylerbeyi), janicheres (yeniçeri), bassa, (paşa), bairam (bayram), odalisque (odalık)…
Arapça ve Diğer Ortadoğu dillerine: abla, açık, binbaşı, kuzu, ekmek, evet, ayva, orman, tatlı…





TÜRKÇENİN DİĞER DİLLERE ETKİLERİ

Yapılan araştırmalara göre yabancı dillerde 10.000’ in üzerinde Türkçe kelime vardır. Türkçeden en kelimenin ise Ermeniler ile Sırpların aldığı belirlenmiştir. Şu çok ilginçtir ki; Bugün Ermenicede gerek Türkiye Türkçesinden gerek Azerbaycan Türkçesinden alınma Türk dili kökenli yaklaşık 5000 kelime kullanılıyor. Elbette diller arasındaki bu etkileşim karşılıklıdır. Türkiye Türkçesi yazı dilinde de Ermenice kökenli sözcükler vardır.

HANGİ DİLDE NE KADAR TÜRKÇE KELİME VAR
     
Yazı dilimizde yaklaşık 4000 alıntıya karşılık Yunancaya yaklaşık 3000 Türkçe kökenli kelime verilmiştir. Macarcadan aldığımız 18 söze karşılık bu dilde yaklaşık 2000 Türkçe alıntı var. Türkiye Türkçesinde Rusça alıntı 38 iken Rusçadaki Türkçe alıntı yaklaşık 2500’dür. Tüm bunlar Türkçenin komşu milletleri ve kültürleri büyük ölçüde etkilediğini, geniş bir coğrafyaya yayıldığını gösteriyor. 

TÜRKÇENİN ÇEKİM GÜCÜ

      Dillerin başka dillere kelimeler vermesi ve başka dilleri etkileri altına almasının ancak bir çekim gücü haline gelmesiyle mümkün olmuştur. Dilimizin başka dilleri etkileme nedenleri bilimde, teknolojide kaydedeceğimiz gelişme ve ilerlemenin yanı sıra kültür değerlerimizi, sanatımızı, edebiyatımızı dünyaya tanıttığımız ölçüde Türkçenin çekim gücü olma özelliğini sürdürmesi sağlanacaktır. “Türkçe Verintiler Sözlüğü” adlı eseri yayımlayan Profesör Doktor Akalın bu konuda çok çarpıcı çalışmalar sürdürmektedir.

ÖRNEKLER

Türkçe ad türünden kelimelerin yanı sıra diğer dillere fiil türünden kelimeler de vermiştir.

Türkçe başka dillerden kelimeler aldı, ama alıntılarımız içerisinde kök fiiller son derece azdır. Oysa (çakmak, çatmak, kapamak) gibi pek çok diğer kök fiil Türkçeden diğer dillere geçmiştir.

Fiillerin yanı sıra ünlemler hatta deyimler ve atasözleri de Türkçeden diğer dillere geçen söz varlıkları arasında olmuştur. Açık, ada, bacanak, bağlama, çanak, çakal, damga, dolma, düğme, gemi, kapak, kayık, kazan, ocak, sağrı, sayı, sarma, toka gibi kelimeler Türkçenin bu dillere verdiği binlerce kelimelerden yalnızca birkaçıdır. Türkçedeki “açık” sözünün, Farsçada “açig” (ağaçsız ve açık yer, alan); Ermenicede “açik, açiklik” (kır, ova, açıklık yer); Macarcada “açsik” (üzeri açık deniz taşıtı, sandal); Rumencede ”acic” ve “ustuacic” (açık, üstü örtülü olmayan), “bacanak” kelimesinin Yunancada “bacanakis” Sırpçada “bazanak”, Arnavutçada “baxhanak” biçimlerinde kullanılır.

Türkçedeki “bilene bir bilmeyene bin” deyiminin, Ermenicede “bilana bir bilmayana bin”, bunun gibi birçok örnek vardır.    



SONUÇ

Biz Türküz ve dilimiz Türkçedir. Türkçe dünyanın en eski en köklü ve en zengin dillerinden biridir. Kelime türetme bakımından dünyadaki en zengin dildir. Ayrıca yazıldığı gibi okunduğundan gıpta edilen bir dildir. Bilinen en eski 5 dilden biridir. Bugün dünyanın birçok ülkesinde birçok kişi tarafından konuşulan Türkçeye ulu önder Atatürk’ün katkıları oldukça fazladır. Atatürk bir dil bilimci değildir. Ancak dile sadece devlet adamı veya siyasetçi gözüyle de bakmamıştır. Ona göre “dil milleti bir arada tutan en önemli unsurlardan biridir. Türk diline en büyük hizmeti harf inkılabı ve Türk Dil Kurumunu kurmasıdır. Harf İnkılabı ile alfabemizde Latin harflerini kullanmış, Baş Öğretmen olarak halka yeni alfabeyi öğretmiştir. Atatürk’ün bu inkılabı Türkçeyi bir dünya dili Türkiye’yi de bir dünya devleti yapmak adına önemli bir adımdır. Son yıllarda Türkçenin yanlış ve özensiz kullanımının önüne geçmek için hepimize büyük sorumluluk düşmektedir. Bu konuda yazılmış pek çok kitap da mevcuttur, Feyza Hepçilingirler ve Oktay Sinanoğlu'nun Türkçenin önemi üzerine yazdığı kitapları okuduğumuzda bu sorumluluğu daha da çok hissederiz. Yazımızı Yahya Kemal Beyatlı'nın güzel sözüyle bitirelim:
Türkçe ağzımda annemin ak sütü gibidir.

KAYNAKLAR

1.        Türk Dil Kurumu Resmi Web Sitesi,
2.        Wikipedi Sözlük,
3.        Atatürk’ün Dil Yazıları,
4.        Türkçe Verintiler Sözlüğü (Prof.Dr. H. Akalın)
5.         Dil Bilimi, Dil Bilgisi ve Dil Eğitimi Bildirileri 


                                                                                                             Hazırlayan Selin Ö.
                                                                                                                 ÖYG-1, BİLSEM

Mars Toprağında Su Bulundu (Yusuf Bilgiç'in seçtiği haber)


Mars keşif robotu Curiosity, Kızıl Gezegen’de bugüne kadar yaptığı en önemli keşfe imza attı ve ilk kez toprakta su izine rastladı. NASA tarafından yapılan açıklamaya göre, gelecekte Mars’a gidecek astronotlar ayaklarının altındaki kızıl topraktan ihtiyaçları olduğu suyu çıkarabilir.


Kızıl Gezegen’de bir zamanlar yaşam olup olmadığına dair delil toplamaya çalışan Curiosity, incelediği Mars toprağının yüzde 2 ağırlığını kapsayan su tespit etti.
Basına açıklama yapan New York’taki Rensselaer Politeknik Ensititüsü’nden Laurie Leshin, astronotların gelecekte 0.03 kübik metre Mars toprağından 1 litre su çıkarabileceğini belirtti.
Curiosity’nin en son araştırması hakkında Space.com’a açıklama yapan Leshin, “Benim için bu büyük bir şaşkınlık anı oldu... Mars’ta ayağımızın altında kolayca erişebileceğimiz su olduğunu tespit ettiğimizde gerçekten çok mutlu oldum. Sanırım bu Mars’ın her noktası için geçerli” dedi.
Mars’ın kuzey ve güney kutup bölgelerinde katı halde su olduğu biliniyordu. Curiosity ve Opportunity keşif araçlarının yaptığı analizler, Mars’ta bir zamanlar miksroskobik yaşamın bulunduğuna ve bu yaşamın su varlığıyla desteklenmiş olduğuna dair önemli bilgiler sunmuştu. En son keşif, Mars’ta sıvı halde su olduğunu da ortaya koydu.
Science dergisinde yayımlanan araştırmada, Curiosity’nin 100 gün süreyle Mars toprağında topladığı numuneler üzerinde yaptığı analizlerden derlenen bilgiler sunuldu.


ATMOSFER SUYUNU EMİYOR
Kızıl Gezegen’in Gale Krateri’ne Ağustos 2012’de inen Curiosity, iki yıl sürecek görevinde mikrobiyal yaşam olup olmadığını kesinleştirmek için Sharp Dağı’nın eteklerine doğru ilerliyordu. Dağın, Mars’ın antik dönemlerine uzanan farklı katmanlarında yapılacak analizler bilim insanlarına gezegenin geçmişi hakkında bugüne kadar elde edilmiş en önemli bilgileri sunacaktı.
Curiosity, Mart ayında kayalık Sarıbıçak Körfezi adı verilen bölgelerde yaptığı sondajlarda, Mars’ın milyarlarca yıl önce okyanuslara kaplı ve yaşama elverişli olduğuna dair en önemli organik molekül bulgularına ulaşmıştı.
NASA'nın Mart ayında yayımladığı fotoğrafta, sol tarafta Opportunity uzay aracı tarafından incelenen kaya görülüyor. Kayanın, sülfat bakımından zengin kumtaşı olduğu ve suyun bulunduğu ortamda oluştuğu belirtildi. Opportunity'nin bu keşfine rağmen, bilim insanları suyun çok tuzlu ve asitli olması nedeniyle Mars'ta geçmişte yaşam olamayacağını düşünüyordu. Curiosity keşif aracı tarafından çekilen sağdaki fotoğrafta yer alan kayada ise nötr PH seviyesinde, mikrobiyolojik yaşam için ideal bir kimyasal bileşik tespit edildi. Suyun tuz oranının sanıldığından daha düşük olduğuna işaret eden keşif, bir zamanlar Kızıl Gezegen'de yaşam olabileceğini gösterdi.

'Columbia Hills' adı verilen bölgede Spirit'in incelediği ve sülfür bakımından zengin kaya örneği (NASA).

Alptigin Baytek'in Orhan Veli Kanık'tan seçtiği şiirler

ANLATAMIYORUM

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum…


İstanbul'u Dinliyorum


İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; 
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor 
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda 
Sucuların hiç durmayan çıngırakları; 
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı. 

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı; 
Kuşlar geçiyor derken 
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
Ağlar çekiliyor dalyanlarda; 
Bir kadının suya değiyor ayakları; 
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. 

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı, 
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa 
Güvercin dolu avlular, 
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; 
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı 
Başında eski âlemlerin sarhoşluğu, 
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde. 
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı. 

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; 
Bir yosma geçiyor kaldırımdan. 
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere; 
Bir gül olmalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. 

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde. 
Alnın sıcak mı, değil mi biliyorum; 
Dudakların ıslak mı değil mi, biliyorum 
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum...

27 Eylül 2013 Cuma

O bir Bilsemli, o bir Türk dehası... Elif'i tekrardan tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz. :)


   10. Sınıf öğrencisi Elif Bilgin, 13-18 yaş arası öğrencilerin katıldığı Google Bilim Fuarı’nın “Science in Action” ödülünü kazandı. Elif Bilgin’i kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz. 

Winners of Google Science Fair 2013!
Eric Chen – Grand Prize Winner
Viney Kumar – Winner, Age Category 13-14
Ann Makosinski – Winner, Age Category 15-16
Eric Chen – Winner, Age Category 17-18
Elif Bilgin – Winner, Science In Action Award; Winner, Voters Choice Award
Watch the Gala video to see all the excitement from last night. http://goo.gl/13dEi5