23 Mayıs 2020 Cumartesi

Ejderhayı Sevmek



Sevgi ne kadar da garip, ilginç bir şey...

Nefrete rağmen korkuya rağmen sevmek değil midir sevgi?

İnsanlar korkarak mı sever korktuğu halde mi sever bazı şeyleri? Vikingler ve ejderhalar gibi. Israrla gizli tutarsın bir şeyi, asla bilinmez. Dışında farklı içinde farklıdır. Dıştan ağır ateş püskürten sürüngen, içten en iyi dost. Zordur ejderhayı sevmek çünkü tehlikelidir dıştan, işte önemli olan içini sevmektir.  Ejderhalar gerçeği saklamıştır hep, Vikingler ise görmek istememiştir.
Zorunluluklar vardır bazen hayatta, zaman ayıramazsın başka şeylere, bir türlü gerçeğin olamazsın,kimliğinden farklı olmak zorundasındır, anlaşılamazsın işte o zaman, tanınmaz ve sevilmezsin.  Aynı yemek arayan aç, zavallı bir ejderha gibi. Kendini savunmak için ateş püskürten o sürüngenler gibi sevilmezsin. Yapamazsın.

Bazen karşındadır göremezsin sinir bozucu gelir. İçini sıkar, yanında olmasın istersin, nefret edersin.Aynı Vikinglerin ejderhalara olan kör nefreti gibi. İçini bilmezsin.  Sakladığı sırları. Nedendir düşünmezsin bilmez ve görmezsin aynı Vikinglerin o dev sürüngenin içteki koca kalbini görememesi gibi.

 İyi dosttur aslında güvenilirdir ejderha. İsteğini anlatamayan bir insan içinde kükrer. Anlatır.  Aynı ejder gibi, gösterebilse gösterecek. Sonuna kadar duracak sıkı dostun olacak o ejderha ama Viking bilmez bunu, senin nefret ettiğin arkadaşın gibi.  Öğrenirsen şaşırırsın, özel bir Viking’in bir gün en iyi dostunun bir ejderha olabileceğini fark etmesi gibi. O zaman kendinden utanır, ön yargına kızar, geçen günlere yanarsın.  Görmelisin içini.  Viking’in ilk kez ejderhaya dokunması gibi sen de onunla aslında  ilk kez tanışırsın. Bir gün en iyi dostum diyebilirsin o nefret ettiğin kişiye, aynı alev soluyan ejderle Viking’in dostluğu gibi. 

Zordur ejderi sevmek. Ama dosttur ejder, içini görmesini bilen Viking’e...

İrem A. 
BYF-2

5 Mayıs 2020 Salı

DÖRT KARDEŞ



                                                                                  
                         4 kardeş vardır.
                         4 sıkı kardeş.
                         Kavga eden 4 kardeş.
                         Birbirlerini koruyan 4 kardeş.
                         Adları Toprak, Ateş, Su, Hava’dır.
                         Toprak, Su hep dosttur.
                         Kurumuş, susamış Toprağa can verir Su.
                         Toprak açar ona yolları.
                         Toprakla ateş birbirine mızmızdır.
                         Toprak Ateş'in üstünü kapatır.
                         Ateş toprağı kurutur ama onlar kardeştir kardeş.
                         Toprak Hava hep dosttur.
                         Hava Toprağı taşır, onu bambaşka yerlere götürür, gezdirir.
                         Hava temiz kalsın diye bitkiler yetiştirir Toprak.
                         Hava Su çok yakındır.
                         Su sıcaklar Hava olur.
                         Hava soğur Su olur.
                         Su Ateş birbirini pek sevmez.
                         Su Ateş'i söndürür.
                         Ateş Su'yu ısıtır, görünmez yapar.
                         Ama yine de onlar kardeştir.
                         Ateş Hava'yı sever.
                         Hava Ateş'i pek sevmez.
                         Hava Ateş'i büyültür, geliştirir.
                         Ateş Hava'yı zehirler.
                         Bu dört kardeş birbirlerini hem sever.
                         Hem üzer ama yine de onlar
                         Kardeştir, Kardeş…
                         
                          Unutulmamış bu doğa hepsi uyumlu oluşmuş 
                                   Sana da bunu korumak düşmüştür ey insan
                                          Doğanın anası babası olmak düşmüştür...

                                                                                        Muhammet Y. , BYF 

21 Nisan 2020 Salı

Yazarlardan sizin için seçtiklerimiz...







Hemen bastırılır küçük bir ateş;
Ama izin verilirse yayılmasına,
Irmaklar yetmez söndürmeye

                                 
                                     William SHAKESPEARE                                           ''Kral Henry''den

BUL BAKALIM, BU RESFEBE SENİN İÇİN!..
RESFEBE BİR KELİMENİN FARKLI KELİMELER,SÖZCÜK ÖBEKLERİ YA DA RESİMLERLE ANLATILMASI ÜZERİNE
TASARLANMIŞ BİR ZEKA OYUNUDUR...


OKUMAYAYAZMA: BİR ÖYKÜNÜN FARK EDİLMEYEN ANLATICILARI

Harika öykülerin yazarı Ferit Edgü, "Üç Düş/üş" adlı öyküsünde 
bir avcının bir kuşu vurmasının öyküsünü üç ayrı öykü hâlinde,
 avcının gözünden,
 av köpeğinin gözünden ve  
avlanan kuşun gözünden anlatır. 
Bizler de aynı hikayeyi başka başka gözlerden yazdık. 
Bu öykülerden ikisini sizinle paylaşıyoruz: avcının silahındaki merminin gözünden ve Azrail'in gözünden. 
Siz de bu şekilde yazma çalışmaları yapabilir ve bizimle paylaşabilirsiniz. 
Yorumlarınızı bekliyoruz. 
Hikaye paylaşımları devam edecek. 
keyifli düşünüşler ve okuyuşlar dileriz.


MERMİNİN GÖZÜNDEN...

Her zamanki gibi duvarda asılı bir şekilde durup sıramın gelmesini bekliyordum. Avcı uyandı, elini yüzünü yıkadı, mutfağa gitti. Buzdolabında hiç yemek kalmamış olacak ki bir çırpıda tüfeğine sarıldı. Önümdeki 2 arkadaşımla birlikte beni aldı ve kapıya doğru hızlı bir şekilde ilerledi. Köpek kulübesinin yanına gitti. Köpeği yanına aldı. Köpek de aynı avcı gibi çok sinirli gözüküyordu. Avcı hızlı adımlarla ormanın derinliklerine doğru yürüdü. Silahını çıkardı ve arkadaşımı silaha taktı. Ardından diğer arkadaşım ve ben silahın içine girdik.
-Ufak bir dipnot düşeyim: Biz fişeklerin içerisinde yaklaşık 20 tane minik minik demir bilyeler vardır. Biz onları (minik demir bilyeleri) fırlatıp silahtan aşağı atlarız. Bazılarımız silahtan aşağı atlamak istemez çünkü avcının vuracağı avın ölmesini istemez veya avcıya çok sinirlidir ve avcının vuracağı şey soda şişesi bile olsa yine atlamak istemez. Bazıları da atlamak ve görevini eksiksiz yerine getirmek ister, ancak silahın modeli eski olduğundan çıkmak istese de çıkamaz… Neyse, bu bilgiyi de verdikten sonra hikayemize tekrardan dönelim.
 Avcı bir kuş gördü. Kuş çok güzeldi ve havada ağır ağır süzülüyordu. Bu kuşun vurulmasını hiç istemiyordum. İçimden “Lütfen bu kuş vurulmasın!” diye geçiriyordum. Avcı namluyu kuşa doğru çevirdi ve arkadaşımı fırlattı. Arkadaşım yere atladı. Sıra bende idi. Ne yapacağımı biliyordum. Avcı ıskalayacak ve ben de atlamayacaktım ve avcı kuşu vuramayacaktı. Avcı tetiği çekti. “Umarım vuramamıştır.” diye geçiriyordum içimden. Bir baktım ki vuramamış. Atlamadım ve 10 saniye kadar bekledim. Kuş kaçmıştı. Sonra silaha vurmaya başlayınca sarsıldım, ben de atlamak zorunda kaldım.
Yere düştüm ve orada sonsuza kadar bekleyecektim. İnsanların mahşeri, benim Dünya’m idi…

AZRAİL’İN GÖZÜNDEN

Bir günde 12 kişi. BÜYÜK İŞ! Çok yoruldum, evime gidiyorum. Metrobüstekiler tip tip bana bakıyor. Ne var? Hiç elinde kazma olup çarşaf giyen birini görmediniz mi?..
Neyse… Evime giderken telefonum çaldı. Lütfen iş çıkmasın diye dua ediyordum. Neyse ki arkadaşım Mikail imiş. Havadan sudan konuştuk. Eve vardım, kahvemi hazırladım, zaten toktum ve bol tuzlu bir mısır patlatıp televizyonun karşısına geçtim ve iyi bir korku filmi buldum ama bu korku filmleri de hiç sarmıyordu artık. Biraz daha korkunç olamaz mıydı yani?
Telefonum bir anda çalmaya başladı. Lütfen iş çıkmasın, diye dua etmeye başladım. Bir baktım tabii iş!... Ben Üsküdar’da oturuyorum, iş Silivri’de! Taksi tutup yola koyuldum. Taksici de  tip tip bana bakıyor. Artık alıştım bu durumlara ben…
 Bir tane kuşun canını alacakmışım. Olay yerine yaklaşmıştım.  Kankalardan avcı işte orada…  Kuşa bir kez ateş etmiş ama kuş hâlâ havada!.. Biraz izleyeyim, derken avcı bir kez daha vurdu. Belli ki çok iyi nişancıydı(!) Sinirlenmeye başlamıştım iyice. Daha fazla uğraştırmak istemedim. Hemen kazmanın ucunu uzattım, tek hamlede zavallı kuşun canını aldım ve tüyden hafif ruhuna beni takip etmesini söyledim. Beni takip ediyordu, gözleri çalılıktaki bedenine takılı.
Evime gidip az da olsa dinlenmek mümkün olacak mıydı, zor!...

M. Efe İ.
                                                                                                                             YAŞ: 11                       

28 Şubat 2020 Cuma

Zengin Türkçemizden Haftanın Kelimesi: Rastgele


Türkçemizin zengin kelime hazinesi varken, gerek var mı yabancı sözcüklere muhtaç olmaya,
Oku, okut, öğren, öğret, ana dilinin zenginliğini keşfet..

Türkçemizin Zenginliği Varken sayfamızda da sizin için güzel kelimelerimiz var.

 Yaşadığımız zenginliğe örnek olursanız mutlu oluruz efendim.

Saygı ve sevgilerimizle,