DAHA NE KİTAPLAR VAR OKUNACAK BİR BİLEBİLSEM...

Bu sayfamızda okumanız için önereceğimiz kitapların tanıtımlarını ve kitaplar hakkında okuyucu yorumlarını bulacaksınız. Siz de kitap öneri ve yorumlarınızla sayfamıza katkıda bulunabilirsiniz.

"Gözünüz ister gökyüzüne ve yıldızlara, ister okyanusa veya yağmura, ister bir yangına veya ışığa, isterse bir ağaca veya mezara bakıyor olsun... 'Anasır' her yerde bizi kuşatıyor, sarıp sarmalıyor. Şefkatli bir anne gibi..."

Toprak, su, hava ve ateş (Terra, aqau, aer, ignis)...         Eskilerin deyişiyle "Anasır-ı Erbaa" ,   "dört öğe",      "dört element" Bu dört element, İskender Pala'nın kitabında        "Dört Güzeller" diye adlandırılmış. Hepimizin bildiği, Yerküre'nin galaksideki oluşumunu sağlayan dört unsur bunlar. Kimyada bir bütün oluşturan şeylerden her biri.


(...)
Bilim ilerledikçe dört elementin sayısı her gün birkaç tane daha artıyor ve periyodik cetvelin listesi gittikçe uzuyor. Şimdilik bu sayı 121 olarak biliniyor. Ve biz artık elmasın bir tek elementten oluştuğunu, sofra tuzunun iki, şekerin üç element bileşimi olduğunu, cep telefonunun kırk element içerdiğini, insanın otuz elementten yaratıldığını acı gerçekler olarak biliyoruz.
Dört element ise insanların hayatı yaşarken bir an olsun farkına varmadıkları bir detay gibi duruyor artık. Yine de, ne zaman bir kum tanesinde dünyayı görsek, ne zaman bir nisan yağmurunda ıslansak, ne zaman güzel bir müzik veya hoş bir koku duysak, ne vakit bir ocağın çıtırtısında hayallere dalsak, değil dünyayı, cenneti görmüş gibi oluyoruz. Bize o duyguyu veren işte o önemsemediğimiz dört öğedir.
Gözünüz ister gökyüzüne ve yıldızlara, ister okyanusa veya yağmura, ister bir yangına veya ışığa, isterse bir ağaca veya mezara bakıyor olsun... Anasır her yerde bizi kuşatıyor, sarıp sarmalıyor. Şefkatli bir anne gibi...
Kapı Yayınlarından çıkan 370 sayfalık bu kitabın içinde "Dört Güzeller"in kültür ve medeniyet boyutuyla tanışacaksınız.                                                                                                                                                                                                            (Bu yazıda kitabın tanıtım bülteninden yararlanılmıştır)

BUNUN ADI FİNDEL  

Çocuklar için yazdığı elliyi aşkın kitapla dünya çocuk edebiyatında önemli bir yere sahip olan Andrew Clements, özellikle okul yaşamına ilişkin temalar ve öğrenci-öğretmen iletişimi üzerine kurguladığı romanlarıyla tanınıyor. Yazarın Türkçedeki bu ilk romanı; hep yaşayan, değişen ve gelişen bir olgu olan dil konusunu işliyor. Yazar, anadilin ihtiyaç duyulan kavramları tanımlamak için yeni sözcüklerle zenginleşebileceğini zekice bir kurguyla anlatırken, kuralların anlamını da gerçekçi bir gözle yeniden sorguluyor. Çocukta dil konusuna yeniden farkındalık yaratacak, onu araştırma yapmaya, proje geliştirmeye ve öğrendiği her yeni şeye eleştirel gözle bakmaya özendirecek, çok ödüllü bir roman.

Beşinci sınıfın en acar çocuklarından Nick, olmadık sorularla ders kaynatmada ustadır. Ancak, çetin ceviz dil bilgisi öğretmeni onun oyununa gelmez ve sözcüklerin nereden kaynaklandığı üzerine bir rapor hazırlamasını ister. Öğrendiklerinden çok etkilenen Nick bunları sınamak için parlak bir fikir bulur: Kalem yerine findel demeye başlar. Hiçbir anlamı olmayan sözcük önce okulda, sonra 

kasabada hızla yayılır, televizyonlara konu olur. Nick'in masum oyunu hiç ummadığı sonuçlara yol açacaktır…



KONUŞMAK YOK   


Okulda hiç konuşmadan bütün bir gün geçirmek! 

Vay canına, müthiş bir deney! Gelmiş geçmiş en gürültücü, en geveze sınıflardan birinde okuyan Dave hiç konuşmadan bir gün geçirmeye karar verir. 
Dave'in kararı, okulda kızlarla oğlanlar arasında bir yarışmaya dönüşür. İki gün boyunca beşinci sınıftaki hiçbir öğrenci konuşmayacak; öğretmenler, okul çalışanları ya da evdekiler soru sorduğunda da yalnızca üç sözcüklük cevaplar verebileceklerdir. Bazı öğretmenler yaratıcılığı artıran, dil becerisini geliştiren bu yarışmayı destekler. Süre dolduğunda sonuç her açıdan şaşırtıcı olacaktır...

Çocukların çok sevdiği Bunun Adı Findel ve Karne Oyunu gibi okul yaşamını konu alan romanların yazarı Andrew Clements, zekice kurguladığı bu kitabında okurunu, iletişim, haklar ve özgürlükler üzerine düşündürüyor. İlköğretim yıllarında sessiz kalabilmenin, birbirini ve kendi iç sesini dinleyebilmenin önemine dikkat çeken bu ilginç kitap, öğrencilerin oynadıkları bir oyunla öğretmenlerini, ailelerini, dolayısıyla ait oldukları toplumsal halkayı nasıl etkilediklerini gösteren yenilikçi bir roman. Yazarın dilimize çevrilen bu üçüncü kitabı çocuklar tarafından gülümseyerek okunurken, yetişkin okurları epeyce düşündürecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder