24 Eylül 2013 Salı

İPEK, ALİ VE ZEYNEP’İN UZAYIN DERİNLİKLERİNDEKİ GEZİSİ


 İPEK, ALİ VE ZEYNEP’İ TANIYALIM
 
 



               
      İpek, Ali ve Zeynep  üç kardeştir. Onlar çok tatlı çocuklardır. Uzayı çok severler. Tek hayalleri bir gün uzaya gitmektir. Ali 9, İpek 7, Zeynep ise 10 yaşındadır. İpek sarı, Ali siyah, Zeynep ise kahverengi saçlıdır. Bu üç kardeş bir odayı paylaşmaktadır. Odalarının bir kısmında onların yatakları, diğer kısmında ise dolapları ve çalışma masaları vardır. Bu üç kardeş çok akıllıdır. Bilgisayar ve uzay hakkında çok fazla bilgileri vardır. Bu yüzden babaları onlara elektronik bir teleskop almıştır. Bu üç kardeş ise odalarının küçük bir kısmını kalın kartonla karanlık bir oda haline getirip bu küçük odacığın içini sadece el feneri ile aydınlatmışlardır. Bu odaya teleskobu koymuşlardır. Daha sonra bu teleskobu bilgisayara kablolar ile bağlamışlardır. Bu sayede gökyüzü görüntülerini bilgisayara kaydedebileceklermiş. Son aşama olarak babaları bu odanın tepesini kesip gökyüzünün görünmesini sağlamıştır ve tepeden soğuk hava gelmesin diye tavana açılır kapanır cam koymuştur. İşte bu şekilde bu üç kardeşin maceraları başlamıştır.

     MACERA YENİ BAŞLIYOR
 
 



              O gün üç kardeş birlikte uyandılar. Hepsi birlikte mutfağa gidip annelerinin hazırladığı kahvaltıyı yediler. Anneleri gece yarısı saat 3’te uyuduğu için kahvaltıyı hazırladıktan sonra hemen uyumuştu. Üç kardeş servise binip okullarına gittiler. Geldiklerinde onlara bakan ablaları olan Defne gelmişti. Defne 24 yaşındaydı. Üç kardeş onu çok severdi. Akşamları onlara masallar okuması çok hoşlarına giderdi. O gün üç kardeş birbirlerine yardım ede ede ödevlerini bitirdiler. İpek’in o günkü ödevinde bir roket resmi vardı. İpek kendi kendine:
-Madem uzaya gitmek istiyoruz birlikte bir roket yapabiliriz, dedi.
Daha sonra bu fikrini bütün aileye duyurdu. Herkes bunu onayladı. O akşam üç kardeş anne ve babaları ile birlikte bir roketin çalışma yöntemini konuştular. Aynı zamanda bir uzay aracının hangi maddeden olursa sağlam olacağına karar verdiler. Bu kararlar bir dosyaya konuldu. Üç kardeşin anne ve babaları garajda boş bir alan açtılar. Tabi bizim üç kardeş de anne ve babalarına yardım ettiler. Zeynep ve Ali dosyadaki bilgileri kullanarak babalarının öğrettiği yöntemle bir bilgisayar programı hazırladı. İpek ise uzay aracının tasarımını yaptı.

    İŞTE ROKET YAPILIYOR
 
 



                Ertesi gün üç kardeş okul olmaması nedeniyle saat sabah 10’da uyandı. Anne ve babalarından izin alarak garaja gittiler. Babalarının aletlerini kullanarak bir roket kalıbı yaptılar. Daha sonra babalarıyla birlikte makineleri hazırladılar. Bu makinelerin çoğunu satın alıp birbirine monte ettiler. En sonunda bu makineleri roket kalıbına yerleştirdiler. Sonra İpek ile ressam olan annesi, birlikte annesinin boyaları ile roketi boyadılar. Artık roket hazırdı. Roketin yapımı verilen molalar haricinde 4 buçuk saat sürmüştü ve yapımı için 1789 TL harcanmıştı.
  İŞTE İLK DURAK: GOASTUS GEZEGENİ
 
 




                Üç kardeşin anne ve babaları birkaç aylığına Amasya’ ya gidecekti. O sabah herkes vedalaştı. Üç kardeş bahçede bulunan roketlerine koştu. Anne ve babalarını bir kez daha öpüp rokete bindiler. Geri sayım başladı: 10-9-8-7-6-5-4-3-2-1-0... Ve roket hızla havalandı. Roket birkaç kilometre yükselince radar devreye girdi ve çocuklar bir toplantı yaptılar. Toplantıda Güneş Sistemi’nin dışındaki turuncu renkte olan ve eğimli bir halkası olan gezegene gitmeye karar verdiler. Hemen yola koyuldular. Bu gezegen çok görkemli ve büyüktü. Radarın tespitine göre bu gezegene varmak için 5 yüzbin ışıkyılı yol gitmek gerekiyordu. Üç kardeş buna çok şaşırmışlar fakat endişelenmemişlerdi. Çünkü roketlerinin hızlı, sağlam ve güzel  olduğunu biliyorlardı. Roket tam gaz gidiyordu. Yani saatte 50 bin ışıkyılı gidiyorlardı. Zeynep’in hesabına göre bu gezegene 10 saatte varabilirlerdi. Üç kardeş yaz tatili olduğu için mutluydu. Çünkü bu sayede okuldan geri kalmamış oluyorlardı. Üç kardeş 10 saat uykudan sonra bu gezegene varmışlardı. Gezegenin girişindeki uydunun mikrofonuna Dünya’ dan geldiklerini söyleyip içeri girdiler. Nedense mirofona konuşmak için camı açtıklarında nefes alabilmişlerdi. Demek ki bu gezegendede oksijen vardı. Gezegene iniş yapıp dışarı çıktıklarında hayalete benzeyen bir yaratık görmüşlerdi. Bu yaratık onlara bir “Goastus” olduğunu ve şu anda Goastus Gezegeni’nde olduklarını bildirdi. Goastus, onlara beş tane çocuk ansiklopedisi verdi. Ali’ye ise bir Goastus kitabı verdi. Bu kitaptaki yazılar Türkçe idi. O an Goastus onlara Ressam Goastus olduğunu söyledi. Demek ki Goastuslar mesleklere göre ayrılıyordu. Üç kardeş Ressam Goastus’un evinin yanındaki evin kapısını çaldı. Kapı açılır açılmaz Zeynep atıldı:
-Durun tahmin edeyim, siz Profösör Goastussunuz.
-Hayır, bilemedin! Ben Mucit Goastus’um. Bakıyorum elinizde ağır yükler var. Bende size uygun bir şey var: Sonsuz Çanta. Bu çantaya ne koyarsanız koyun yer kaplamıyor. Yani içine sonsuz şey konulabilir. Üstelik ağırlığı da hep 1 gram. Buyurun, bir tanesini karşılıksız alabilirsiniz. Zaten bende milyonlarca var.
-Çok teşekkürler. Bu arada evinizin arka bahçesine roketimizi park edebilir miyiz?
-Tabii ki.
- Yine teşekkür ederiz.
- Bir şey değil.
-Bence siz çok iyi kalplisiniz.
- Bu sefer de ben teşekkür ederim.
-Ben sadece doğruyu söyledim.
Ali ile Mucit Goastus, bu şekilde konuşurken Zeynep ile İpek, roketi Mucit Goastus’un arka bahçesine yerleştirmişlerdi bile.
O gece rokette uyudular. Ertesi gün boyunca Goastus Gezegenini gezdiler. Bu gezi sırasında bir çok afiş, poster, kitap ve ansiklopedileri olmuştu. İpek, bu gezegende çok fazla sayıda fotoğraf çekmişti. O gecenin sonunda Goastuslarla vedalaşıp tekrar uzaya doğru yol aldılar.
Yolculuk sırasında ansiklopedi ve kitapları okudular. Ansiklopedilerden öğrendikleri bilgilerden bazıları, Dansçı Goastus, Gölge Goastus, Aşçı Goastus ve Siyah-beyaz Goastus hakkındaydı. Buna göre Dansçı Goastus’un kendine özel gücünün dans bombası atmak olduğunu, Gölge Goastus’un en kötü kalpli ve güçsüz Goastus olduğunu, Aşçı Goastus’un kendine özel gücünün çorba ateşi olduğunu ve Siyah-beyaz Goastus’un ise kişişel öelliğinin herşeyi siyah-beyaz yapma gücü olduğunu öğrendiler.


      ŞEFFAF KARA DELİK
 
 




Bu seferki durakları, yakındaki siyah mavi karışımı bir karadelikti. Bu karadelikte yaşam olduğundan hiç şüpheleri yoktu. İki saat içinde bu karadeliğe ulaştılar. Girdiklerinde biraz sarsılmışlardı ama yere rahatlıkla inebilmişlerdi. Karadeliğe indiklerinde, onları görünmesi zor mavi ve insana benzeyen bir yaratık karşılamıştı. Bu yaratık çok garip konuşuyordu. Onların onu anlamadığını anladığında göğsüne küçük bir cihaz taktı. Bu cihaz yaratığın konuştuklarını Türkçe’ye çeviriyordu. Yaratık, Şeffaf Karadelik’e hoşgeldiniz diyordu. Yaratık onlara bir cihaz verdi ve bu cihaza karadeliğimiz hakkında sorular sorduğunuzda size cevap verecektir dedi. Anlaşılan bu gezegendeki elektronik eşyalar, ücretsiz paylaşılabiliyordu. Çocuklar boş bir arazi bulup roketlerini oraya götürdüler. Herkes yatağına yattı ve cihaza sorular sormaya başladılar. Soru sormayı bitirdiklerinde bu karadeliğin içinde 3 milyar kişinin yaşadığını, en çok elektronik eşya üretimi yapıldığını, karadelikte yaşayan herkesin şeffaf olduğunu öğrendiler. Ertesi gün bu karadelikte bir geziye çıktılar. Ali bir sürü fotoğraf çekti. Bu fotoğrafları Şeffaf Karadelik albümüne koydular. Hepsi çok yorulmuştu. Güzel bir uykuya daldılar.
Şeffaf Karadelik’te sabah olduğunda küçük bir yürüyüşe çıktılar. Fkat yürüyüş sırasında çok ilginç bir şey oldu. Bir taş sırasıyla, Ali, Zeynep ve İpek’i içine çekti. Fakat bu bir taş gibi değildi. İçerisi sanki farklı bir gezegendi. Tam o sırada Ali, bazı ayak izleri gördü ve ayakizlerini takip ettiler. Bu şekilde bir mağaraya ulaştılar. Birden mağaradan hızla bir ayı çıktı. Ayı, Zeynep’in üstüne doğru giderken, Ali ve İpek mağaranın tepesine çıkarak büyük bir taşı ayının kafasına attılar. Daha sonra konuşulanları Türkçeye çeviren cihazı, ayının göğüsüne taktılar ve İpek:
-          Aslında biz senin canını acıtmak istemedik, sadece kardeşimizi korumak istedik. Canın acıdıysa özür dileriz dedi.
Ayı ise:
-          Bana bir şey olmaz, ben çok güçlüyümdür. Aslında ben de sizi korkutmak istememiştim,
dedi.

Çocuklar ayının fotoğrafını çektikten sonra oradan uzaklaştılar. Üç kardeş, endişeyle ilerliyordu. Daha sonra bir meyve ağacının meyvesini yemek için ağaca tırmandılar. Bu ağaçtaki garip meyveleri yerken büyükçe bir kuş, İpek’i kapıp gitti. Ali ve Zeynep koşa koşa kuşu takip ettiler. Kuş ise İpek’i yuvasına bırakarak yuvasından uzaklaştı. Ali ve Zeynep ağaca tırmanıp, İpek’i kurtaracakken kuş onların üzerlerine doğru hızlıca geliyordu. Üç kardeş ağacın kovuğuna sığındılar. Daha sonra Ali, konuşulanları Türkçeye çeviren cihazı kuşun göğsüne taktı. Kuş:
-          Özür dilerim, ben kardeşinizi yuvamızı düzenlememizde yardım etmesi için almıştım,
dedi.
Üç kardeş kuşa yardım ettiler ve geceyi ağaç kovuğunda geçirdiler. Ertesi gün çocuklar bu garip yerde ilerlerken, bir taş onları Şeffaf Karadeliğe geri gönderdi. Çocuklar, roketlerine binip tekrar yola koyuldular.



         YUVAYA DÖNÜŞ
 
 




Üç kardeş, dört saatlik yolun sonunda dünyaya geri dönmüşlerdi. Evlerinin bahçesini bulup inmeleri çok uzun sürmemişti. Roketten indiklerinde onları Defne karşıladı. Özlem gidermeleri oldukça uzun sürdü.  Defne çocuklara yemek ve meyva suyu verdi. Çocuklar yemeklerini yerken, Defne’ye Goastus Gezegenini ve Şeffaf Karadeliği anlattılar ve çektikleri fotoğrafları gösterdiler. Çok yorgundular ve uyumaya gittiler. Ama anne ve babaları eve döndüklerinde anlatacakları çok şeyleri olduğu için de çok heyecanlıydılar.
Yaklaşık iki hafta sonra anne ve babaları eve döndü. Çocuklar Defne’ye anlattıklarının hepsini anne ve babalarına da anlattılar. Hatta maceralarını anlatan bir web sitesi bile açtılar. Çocuklar bu gezide uzayın derinliklerinin gizemlerle dolu olduğunu ve evrende yalnız olmadığımızı öğrenmişlerdi. Ayrıca en büyük hayallerini gerçekleştirmiş oldukları için de çok mutluydular.
   SON
 
 






                                                                                                        Han Ali KAHVECİOĞLU
                                                                                                               Beşiktaş Bilsem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder