|
İpek, Ali ve Zeynep üç kardeştir. Onlar çok tatlı çocuklardır.
Uzayı çok severler. Tek hayalleri bir gün uzaya gitmektir. Ali 9, İpek 7,
Zeynep ise 10 yaşındadır. İpek sarı, Ali siyah, Zeynep ise kahverengi saçlıdır.
Bu üç kardeş bir odayı paylaşmaktadır. Odalarının bir kısmında onların
yatakları, diğer kısmında ise dolapları ve çalışma masaları vardır. Bu üç
kardeş çok akıllıdır. Bilgisayar ve uzay hakkında çok fazla bilgileri vardır.
Bu yüzden babaları onlara elektronik bir teleskop almıştır. Bu üç kardeş ise
odalarının küçük bir kısmını kalın kartonla karanlık bir oda haline getirip bu
küçük odacığın içini sadece el feneri ile aydınlatmışlardır. Bu odaya teleskobu
koymuşlardır. Daha sonra bu teleskobu bilgisayara kablolar ile bağlamışlardır.
Bu sayede gökyüzü görüntülerini bilgisayara kaydedebileceklermiş. Son aşama
olarak babaları bu odanın tepesini kesip gökyüzünün görünmesini sağlamıştır ve tepeden
soğuk hava gelmesin diye tavana açılır kapanır cam koymuştur. İşte bu şekilde
bu üç kardeşin maceraları başlamıştır.
|
O gün üç kardeş
birlikte uyandılar. Hepsi birlikte mutfağa gidip annelerinin hazırladığı kahvaltıyı
yediler. Anneleri gece yarısı saat 3’te uyuduğu için kahvaltıyı hazırladıktan
sonra hemen uyumuştu. Üç kardeş servise binip okullarına gittiler.
Geldiklerinde onlara bakan ablaları olan Defne gelmişti. Defne 24 yaşındaydı.
Üç kardeş onu çok severdi. Akşamları onlara masallar okuması çok hoşlarına
giderdi. O gün üç kardeş birbirlerine yardım ede ede ödevlerini bitirdiler.
İpek’in o günkü ödevinde bir roket resmi vardı. İpek kendi kendine:
-Madem uzaya gitmek istiyoruz birlikte bir roket yapabiliriz, dedi.
Daha sonra bu fikrini bütün aileye duyurdu. Herkes bunu onayladı. O akşam
üç kardeş anne ve babaları ile birlikte bir roketin çalışma yöntemini
konuştular. Aynı zamanda bir uzay aracının hangi maddeden olursa sağlam
olacağına karar verdiler. Bu kararlar bir dosyaya konuldu. Üç kardeşin anne ve
babaları garajda boş bir alan açtılar. Tabi bizim üç kardeş de anne ve
babalarına yardım ettiler. Zeynep ve Ali dosyadaki bilgileri kullanarak
babalarının öğrettiği yöntemle bir bilgisayar programı hazırladı. İpek ise uzay
aracının tasarımını yaptı.
|
Ertesi gün üç kardeş okul olmaması nedeniyle saat sabah 10’da uyandı.
Anne ve babalarından izin alarak garaja gittiler. Babalarının aletlerini
kullanarak bir roket kalıbı yaptılar. Daha sonra babalarıyla birlikte
makineleri hazırladılar. Bu makinelerin çoğunu satın alıp birbirine monte
ettiler. En sonunda bu makineleri roket kalıbına yerleştirdiler. Sonra İpek ile
ressam olan annesi, birlikte annesinin boyaları ile roketi boyadılar. Artık
roket hazırdı. Roketin yapımı verilen molalar haricinde 4 buçuk saat sürmüştü
ve yapımı için 1789 TL harcanmıştı.
|
Üç kardeşin anne ve babaları
birkaç aylığına Amasya’ ya gidecekti. O sabah herkes vedalaştı. Üç kardeş
bahçede bulunan roketlerine koştu. Anne ve babalarını bir kez daha öpüp rokete
bindiler. Geri sayım başladı: 10-9-8-7-6-5-4-3-2-1-0... Ve roket hızla
havalandı. Roket birkaç kilometre yükselince radar devreye girdi ve çocuklar
bir toplantı yaptılar. Toplantıda Güneş Sistemi’nin dışındaki turuncu renkte
olan ve eğimli bir halkası olan gezegene gitmeye karar verdiler. Hemen yola
koyuldular. Bu gezegen çok görkemli ve büyüktü. Radarın tespitine göre bu
gezegene varmak için 5 yüzbin ışıkyılı yol gitmek gerekiyordu. Üç kardeş buna
çok şaşırmışlar fakat endişelenmemişlerdi. Çünkü roketlerinin hızlı, sağlam ve
güzel olduğunu biliyorlardı. Roket tam gaz
gidiyordu. Yani saatte 50 bin ışıkyılı gidiyorlardı. Zeynep’in hesabına göre bu
gezegene 10 saatte varabilirlerdi. Üç kardeş yaz tatili olduğu için mutluydu.
Çünkü bu sayede okuldan geri kalmamış oluyorlardı. Üç kardeş 10 saat uykudan
sonra bu gezegene varmışlardı. Gezegenin girişindeki uydunun mikrofonuna Dünya’
dan geldiklerini söyleyip içeri girdiler. Nedense mirofona konuşmak için camı
açtıklarında nefes alabilmişlerdi. Demek ki bu gezegendede oksijen vardı.
Gezegene iniş yapıp dışarı çıktıklarında hayalete benzeyen bir yaratık
görmüşlerdi. Bu yaratık onlara bir “Goastus” olduğunu ve şu anda Goastus
Gezegeni’nde olduklarını bildirdi. Goastus, onlara beş tane çocuk ansiklopedisi
verdi. Ali’ye ise bir Goastus kitabı verdi. Bu kitaptaki yazılar Türkçe idi. O
an Goastus onlara Ressam Goastus olduğunu söyledi. Demek ki Goastuslar mesleklere
göre ayrılıyordu. Üç kardeş Ressam Goastus’un evinin yanındaki evin kapısını
çaldı. Kapı açılır açılmaz Zeynep atıldı:
-Durun tahmin edeyim, siz Profösör Goastussunuz.
-Hayır, bilemedin! Ben Mucit Goastus’um. Bakıyorum
elinizde ağır yükler var. Bende size uygun bir şey var: Sonsuz Çanta. Bu
çantaya ne koyarsanız koyun yer kaplamıyor. Yani içine sonsuz şey konulabilir.
Üstelik ağırlığı da hep 1 gram. Buyurun, bir tanesini karşılıksız
alabilirsiniz. Zaten bende milyonlarca var.
-Çok teşekkürler. Bu arada evinizin arka bahçesine
roketimizi park edebilir miyiz?
-Tabii ki.
- Yine teşekkür ederiz.
- Bir şey değil.
-Bence siz çok iyi kalplisiniz.
- Bu sefer de ben teşekkür ederim.
-Ben sadece doğruyu söyledim.
Ali ile Mucit Goastus, bu şekilde konuşurken
Zeynep ile İpek, roketi Mucit Goastus’un arka bahçesine yerleştirmişlerdi bile.
O gece rokette uyudular. Ertesi gün boyunca
Goastus Gezegenini gezdiler. Bu gezi sırasında bir çok afiş, poster, kitap ve
ansiklopedileri olmuştu. İpek, bu gezegende çok fazla sayıda fotoğraf çekmişti.
O gecenin sonunda Goastuslarla vedalaşıp tekrar uzaya doğru yol aldılar.
Yolculuk sırasında ansiklopedi ve kitapları
okudular. Ansiklopedilerden öğrendikleri bilgilerden bazıları, Dansçı Goastus,
Gölge Goastus, Aşçı Goastus ve Siyah-beyaz Goastus hakkındaydı. Buna göre
Dansçı Goastus’un kendine özel gücünün dans bombası atmak olduğunu, Gölge
Goastus’un en kötü kalpli ve güçsüz Goastus olduğunu, Aşçı Goastus’un kendine
özel gücünün çorba ateşi olduğunu ve Siyah-beyaz Goastus’un ise kişişel
öelliğinin herşeyi siyah-beyaz yapma gücü olduğunu öğrendiler.
|
Bu seferki durakları, yakındaki siyah mavi
karışımı bir karadelikti. Bu karadelikte yaşam olduğundan hiç şüpheleri yoktu. İki
saat içinde bu karadeliğe ulaştılar. Girdiklerinde biraz sarsılmışlardı ama
yere rahatlıkla inebilmişlerdi. Karadeliğe indiklerinde, onları görünmesi zor
mavi ve insana benzeyen bir yaratık karşılamıştı. Bu yaratık çok garip
konuşuyordu. Onların onu anlamadığını anladığında göğsüne küçük bir cihaz
taktı. Bu cihaz yaratığın konuştuklarını Türkçe’ye çeviriyordu. Yaratık, Şeffaf
Karadelik’e hoşgeldiniz diyordu. Yaratık onlara bir cihaz verdi ve bu cihaza
karadeliğimiz hakkında sorular sorduğunuzda size cevap verecektir dedi.
Anlaşılan bu gezegendeki elektronik eşyalar, ücretsiz paylaşılabiliyordu.
Çocuklar boş bir arazi bulup roketlerini oraya götürdüler. Herkes yatağına
yattı ve cihaza sorular sormaya başladılar. Soru sormayı bitirdiklerinde bu
karadeliğin içinde 3 milyar kişinin yaşadığını, en çok elektronik eşya üretimi
yapıldığını, karadelikte yaşayan herkesin şeffaf olduğunu öğrendiler. Ertesi
gün bu karadelikte bir geziye çıktılar. Ali bir sürü fotoğraf çekti. Bu
fotoğrafları Şeffaf Karadelik albümüne koydular. Hepsi çok yorulmuştu. Güzel
bir uykuya daldılar.
Şeffaf Karadelik’te sabah olduğunda küçük bir
yürüyüşe çıktılar. Fkat yürüyüş sırasında çok ilginç bir şey oldu. Bir taş
sırasıyla, Ali, Zeynep ve İpek’i içine çekti. Fakat bu bir taş gibi değildi.
İçerisi sanki farklı bir gezegendi. Tam o sırada Ali, bazı ayak izleri gördü ve
ayakizlerini takip ettiler. Bu şekilde bir mağaraya ulaştılar. Birden mağaradan
hızla bir ayı çıktı. Ayı, Zeynep’in üstüne doğru giderken, Ali ve İpek
mağaranın tepesine çıkarak büyük bir taşı ayının kafasına attılar. Daha sonra
konuşulanları Türkçeye çeviren cihazı, ayının göğüsüne taktılar ve İpek:
-
Aslında biz
senin canını acıtmak istemedik, sadece kardeşimizi korumak istedik. Canın
acıdıysa özür dileriz dedi.
Ayı
ise:
-
Bana bir şey
olmaz, ben çok güçlüyümdür. Aslında ben de sizi korkutmak istememiştim,
dedi.
Çocuklar ayının fotoğrafını çektikten sonra oradan uzaklaştılar. Üç kardeş,
endişeyle ilerliyordu. Daha sonra bir meyve ağacının meyvesini yemek için ağaca
tırmandılar. Bu ağaçtaki garip meyveleri yerken büyükçe bir kuş, İpek’i kapıp
gitti. Ali ve Zeynep koşa koşa kuşu takip ettiler. Kuş ise İpek’i yuvasına
bırakarak yuvasından uzaklaştı. Ali ve Zeynep ağaca tırmanıp, İpek’i
kurtaracakken kuş onların üzerlerine doğru hızlıca geliyordu. Üç kardeş ağacın
kovuğuna sığındılar. Daha sonra Ali, konuşulanları Türkçeye çeviren cihazı
kuşun göğsüne taktı. Kuş:
-
Özür dilerim,
ben kardeşinizi yuvamızı düzenlememizde yardım etmesi için almıştım,
dedi.
Üç kardeş kuşa yardım ettiler ve geceyi ağaç
kovuğunda geçirdiler. Ertesi gün çocuklar bu garip yerde ilerlerken, bir taş
onları Şeffaf Karadeliğe geri gönderdi. Çocuklar, roketlerine binip tekrar yola
koyuldular.
|
Üç kardeş, dört saatlik yolun sonunda dünyaya geri
dönmüşlerdi. Evlerinin bahçesini bulup inmeleri çok uzun sürmemişti. Roketten
indiklerinde onları Defne karşıladı. Özlem gidermeleri oldukça uzun sürdü. Defne çocuklara yemek ve meyva suyu verdi.
Çocuklar yemeklerini yerken, Defne’ye Goastus Gezegenini ve Şeffaf Karadeliği
anlattılar ve çektikleri fotoğrafları gösterdiler. Çok yorgundular ve uyumaya
gittiler. Ama anne ve babaları eve döndüklerinde anlatacakları çok şeyleri
olduğu için de çok heyecanlıydılar.
Yaklaşık iki hafta sonra anne ve babaları eve
döndü. Çocuklar Defne’ye anlattıklarının hepsini anne ve babalarına da
anlattılar. Hatta maceralarını anlatan bir web sitesi bile açtılar. Çocuklar bu
gezide uzayın derinliklerinin gizemlerle dolu olduğunu ve evrende yalnız
olmadığımızı öğrenmişlerdi. Ayrıca en büyük hayallerini gerçekleştirmiş
oldukları için de çok mutluydular.
|
Han Ali KAHVECİOĞLU
Beşiktaş Bilsem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder