Soğuk bir kış gecesiydi. Bora camın önünde oturmuş yıldızları
izliyordu. Birden kendisini uzun bir koridorda buldu. Koridorda yürümeye
başladı. Ancak bu koridorda birçok kapı vardı. Bora bu kapıların hepsini tek tek açtı. Her açılan
kapı farklı bir zamana açılıyordu. Çünkü bu koridor aslında bir zaman makinesinin
koridoruydu. En son açtığı kapılar ise 100-150 yıl sonraki zamanlara aitti.
Burada insanlar ışınlanarak geziyor, birbirlerinin
fikirlerini okuyabiliyordu. Giysileri ve yüzleri pullarla kaplıydı. Yemek
istedikleri şeyleri ise sadece hayal ederek yiyebiliyorlardı.
Şehirdeki
ışıklar, bakılamayacak kadar parlak, binalar yüzlerce kat ve havada uçuyordu. Şehirlerin
dışında kalan her yer ise çöldü. Ormanlar ve denizler yok olmuştu.
Bora bu ilginç yaşam içinde bir an
kendisine baktığında çok yaşlanmış olduğunu fark etti ve zaman makinesi en
büyük hayali olsa bile buradan hemen kendi zamanına dönmek istedi. Bunun için
ne yapacağını düşünürken ilk aklına gelen, koridordan geçerken gördüğü zaman makinesinin
yöneticisiydi. Hemen onun yanına koşarak makinenin nasıl kullanılacağını öğren
meye çalışıyordu ki, çalar saatin alarmı ile uyandı. Oraya nasıl geldiğini hatırlamasa bile,
kendisini hâlâ 8 yaşında ve sıcacık yatağında bulduğu için çok sevinmişti. O
şimdi sabırsızlıkla rüyasının gerçekleşeceği günleri bekliyor.
Bora KALAFAT
BEŞİKTAŞ BİLSEM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder